31 Ağustos 2009 Pazartesi

Sızmak üzere yığıldım koltuğa…
Gözlerim kapanmakla kapanmamak arası,
Başım mengene pençesinde,
Gözlerim yanıyor,
Yaşlar bitmek üzere…
Teybimde bir şarkı çalıyor,
Kasetin tamamı bu şarkı ile dolu,
Bıkmadan usanmadan dinliyorum.
Sözleri mi, müziği mi, yoksa tınısı mı beni çeken,
Bilmiyorum.
Sadece dinliyorum saatlerdir.
Tek başına içmenin dayanılmaz hüznüyle yığıldım bu gece.
Takatim yok.
Gönlüm nefes nefese,
Yüzüm de yok.
Zira mübarek dedikleri günlerdeyiz.
Tanrıya göz kırptım bu öğlen,
Dedim ki; yahu affet bir günlüğüne beni,
Zayıflık değildir içmek istemem,
İçimden geldi sadece,
Sevişmek istedim alkolle, geçmişimle,
Hatta tamamen karanlığa bürünmüş geleceğimle.
Sanki cevap aldım,
Ya da bana öyle geldi.
İçtim işte.
Kime ne…
İtiraf yok,
Bende saklı.
Kendime içtim bu gece.
Tanrıya şükran,
Kendime sükûn…

e.
2009 yaz

30 Ağustos 2009 Pazar

Günün birinde çakırkeyif olmak gelir aklına.
Cebini kontrol edersin,
Cuka sağlam.
Oturursun meyhanem diye tahayyül ettiğin yerdeki kırık dökük masaya.
Meyhanendeki iki kişilik masan ise uzun zamandır tek’ e inmiştir zaten.
Alırsın üç beş meze, dönersin sırtını koca dünyanın ihanetine, sevgisizliğine.
Karşında sadece balıkçı tekneleriyle, kocaman deniz vardır.
Tüm pislikleri temizlercesine…
Senin dünyan budur işte.
Var mı ötesi?
Saat zamanın kölesi değil midir ki?
Geçer de geçer.
İçilen bilmem kaç kadeh rakı, zehirle el ele vermiş seni daha da koynuna almıştır gecenin bir köründe.
Kafan cam gibi olmuştur artık.
Döneyim de şu pisliğe bir göz atayım deyip ardına bakarsın.
Oooo...
Kimse kalmamış, pılısını pırtısını toplayıp gitmiş tüm pislikler.
Sonra önüne dönersin, boş sandalye ile karşı karşıya kalırsın birkaç saniye.
Alışkın değilsin ya bu yalnızlığa, ağlamak istersin.
Son bir gayret tutarsın kendini ve kalkarsın pisliğe doğru.
Kalktığında sendelemeye başlarsın.
Yerde yuvarlanmaya başlarsın uzunca bir süre,
hatta debelenmeye dönüşür bu savaşın.
Zira attığın sağ kolun bir omuz bulamaz olacaktır.
Hangi omuz?
Bir omuz işte...
Şşşttt! Ses etme,
Yaşa bu yalnızlığı...

yaşa işte…

e.
2009 yaz

29 Ağustos 2009 Cumartesi

Aşkımın gölgesisin…
Ulaşılmaz sevdamın cansız hayalîsin sen.
Tanrıya duyulan aşk gibisin;
Varlığı her zerrende olup da hiçbir yerde rastlayamamak gibi…
Hayalîmde büyüttüm ben seni.
Hayalîmde harmanladım.
Bir dünya kurdum kendime.
Kapısız, bacasız bir dünya.
Göğünde yıldızların sen sen parladığı,
Güneşinin sen sen ısıttığı,
Denizin köpüklerini kayalıklara sen sen vurduğu bir dünya…
Yüzünü bile bilmediğim bir hayal kurdum bu dünyada.
Yüreğinin atışlarına karşı koymanın imkânsız olduğu bir hayal,
Yenidünyam ve içinde hayallere bezenmiş sen,
Konuşmaların sadece gözlerle olduğu bu dünyamda başrol sen,
Esas adam ben
ve
Seni sonsuza kadar sarıp sarmalayan yine ben…
Adın bile yoktu.
İsimsiz bir kadındın.
Adını ben verdim,
“Gönlümce”
Kaşını gözünü ben resmettim.
Gülüşünü ben çizdim dudaklarına.
Göz pınarlarına yaş koymadım, sırf sen ağlama diye.
Özene bezene bir kalp tasarladım.
Atışlarının adımı fısıldadığı,
İçinde sevgiden başka hiçbir şeyin olmadığı,
Aşkımı sonsuza kadar saklayacağın bir kalp…
Sen
Kurduğum dünyadaki ulaşılmaz sevdamın cansız hayalî,
İmkânsızlığa sığınan gerçek aşkımsın.
Kaşını gözünü resmettiğim,
Gülüşünü dudaklarına çizdiğim kadınımsın.
Sen
Aşkımın Gölgesisin...

isimsizdir gölgeler... yalnızdırlar...

e.
2009 yaz

28 Ağustos 2009 Cuma

Gönderildiği adreste bulunamayan aşk
Tipik bir umutsuz aşk vakası…
Aşkını kalbinden dökülenler kadar yazar ve kapatırsın,
tıpkı zarfı kapatır gibi.
Sonra pulunu yapıştırırsın,
kalbinden fışkıran buse gibi.
Sırayı postacıyı beklemek alır.
Postacı gelir, götürür aşkını,
ne var ki yerinde bulamaz,
üzerine basar mührü
ve
getirir gerisin geriye;

“Gönderildiği adreste bulunamadı”…

e.
2009 yaz

27 Ağustos 2009 Perşembe

Kalbim düştü geceye.
Aşk ve sevgi ararken arsızca…
Ama hiç kimse bilmedi göremedi bu düşüşü.
Geceydi ve herkes derin uykudaydı.
Uzunca bir süre kendi başına, serserice oradan oraya savruldu durdu
rüzgârla dans edercesine.
Hayatın kederli tarafını görmezden gelerek,
Gecenin sakinliğine, hüznüne, saflığına sığınarak…
Kimi zaman koştu, kimi zaman nefeslenmek için bir köşeye çekildi.
Ama hep yoldaydı.
Yelkenler her daim foraydı.
Ancak,
Rüzgâr terk etmiş kalbi günün birinde.
Yaprak kımıldamıyor…
Hüner rüzgârsız havalarda kendi rüzgârını yapabilmek değil de nedir.
Yine düştü.
Tekrar kalktı yerden.
Yine geceydi tüm bu düşmeler.
Düşlere bağlandı çok kere düşüşler.
Sıçrayarak uyandı, kan ter içinde bölündü tatlı düşler.
Hepsinde de yola devam kararı var zorlukları sırtlayarak.
Her bir kalp adımı tespihe benzercesine sık ve sabırlıca…
Bu gece kalbim düştü geceye.
Mesele sensin aslında.
Ne olursa olsun;
Bu gece gönlüm düşsün gönlüne...

beraberce düşsün gönlümüz geceye...

e.
2009 yaz

26 Ağustos 2009 Çarşamba

Kayalıklar üzerinde içilen bir dal sigara
ve
Sonrasında çayla noktalanan Aşk
Bir duman kadar boş
Çay kadar hüzünlü
Bu kadarmış sana olan aşkım, anladım
Biraz deniz
Biraz duman
Biraz da limonlu çay
Hepsi bu
Unuttum
Unuttum artık seni...

e.
2009 yaz

25 Ağustos 2009 Salı

Kaderden bahsetme bana
Çünkü kalbimi söküp giden sensin
Nefesini nefesimden çalan
Kara gözlerini gözlerime çok gören
Dudaklarının tadını dudaklarımdan
mahrum eden de sensin...
Aşkın sözü verilmez elbet
Gönüllerin sahibi rüzgârdır
Bir gün;
Sevda bekçisi nöbette uyurken
Yaprak misali sürüklendin sürgüne
Söyle, hiç mi titremedi için giderken
Hiç mi kafa tutamadın rüzgâra
yalandan da olsa beni severken
Kaderden bahsetme bana
Çünkü hâlâ seni arar ruhum
Çıkmaz sokakların en sonunda
olmaz bir aşkı çağırır durur
Gecenin bir yarısında
yokluğunu hissetmez kalbim
Ömrümün son durağında
hâlâ seni arar hüznüm
Neredesin?
Kaderden bahsetme bana
Artık yoksun ya
İnanmam...

gelme sakın... kal olduğun yerde...

e.
2009 yaz

24 Ağustos 2009 Pazartesi

Biz ayrıldık,
Görüşmeyeceğiz artık.
Telefon bile yok,
Mektup da öyle…
Sabah kalktığımda ilk akla gelen sen olmayacaksın.
Yüzümü yıkarken aynada senin suretini görmeyeceğim.
Ellerinin dolaştığı saçlarım dağınık kalacak hep.
Ara sıra yaptığım sıkıcı kahvaltılarda karşımdaki iskemlede yerini almayacaksın.
Basamaklarını beraberce saydığımız merdivenlerden bir çırpıda ineceğim…
Sokakta yürürken kendi kendime,
Dostlarla kendi kendime,
Gülerken, ağlarken kendi kendime,
Biz ayrıldık,
Görüşmeyeceğiz artık…

e.
2009 yaz

22 Ağustos 2009 Cumartesi

Gün geceden vazgeçtiğinde,
Dakika saniyesiz kaldığında,
Haftalar Ay’a bağlanmadığında,
Deniz balığa yüz vermediğinde,
Güneş evreni ısıtmadığında,
Yıldızlar parıldamadığında,
Poyraz lodosu tanımadığında,
Yağmur toprağı ıslatmadığında,
Çiçek rengini kaybettiğinde,
Gül kokusundan ayrıldığında,
Arı bal yapmaktan yorulduğunda,
Kanarya ötmeyi unuttuğunda,
Şarkıların notası silindiğinde,
Rakı suyundan koptuğunda,
Meze lezzetini terk ettiğinde,
Gökyüzü maviden bıktığında,
Tren katarından caydığında,
Gurbet bittiğinde,
Yollar kısaldığında,
Gemi kaptansız yol aldığında,
Liman gemisini özlediğinde,
Yelken rüzgârı aradığında,
Hasret sadece isim olduğunda,
Bütün aşklar mutlu sonlandığında,
Elveda hoşgeldin’e döndüğünde,
Tüm kalpler sustuğunda,
Sevgiler şiirde kaldığında,
Çile, çile olmaktan çıktığında,
Terk eden bekleyen olduğunda,
İşte o zaman...
Seni sevemem,
Seni unutabilirim ancak...

derinliğin rengi koyudur...

e.
2007 bahar

21 Ağustos 2009 Cuma

İsteğim odur ki;
Bu gece gitmesin, güneş doğmasın.
Bir gırnata, kemanı yanına alıp başucumda çalsın.
Durmadan taksimler geçsinler,
Hüzzamı, hicazı, nihavendi…
Gönlüm hiç olmadığı kadar âşık,
Ruhum hiç olmadığı kadar temiz olsun.
Duvarda asılı eleğime bakayım son kez.
Bir anam, bir babam, bir de yâr gelsin hatırıma.
Dudağıma bir tebessüm musallat olsun.
Denizin iyot kokusuyla kanaryamın ötüşleri sarsın dört bir yanımı.
Böyle olmalı ölüm,
Böyle gelmeli
ve
Çatlamalı hasedinden…

e.
2008 bahar

20 Ağustos 2009 Perşembe

Vazgeçilmelerin bilmem kaçı
Kaç kez denendi
Muamma
Her vazgeçiş yeni bir başlangıç oldu
Tamam, bu kez tamam dendi
Ne var ki
Göz açıp kapayıncaya kadar
tekrar başa dönüldü
Acımasız bir labirentin tam göbeğinde
tuhaf bir oyun oynanıyor
ilüzyon üzerine denemeler adı altında
Karabasanlar üzerine inşa edilmiş düşler gibi
temelsiz ve aldatıcı
Soru ve cevaplara boğulmuş geceler gibi
Çözümsüz
Gerçek üstü bir aşkın kalıntıları içinde
debelenen bıkkın bir ruh
Aşkın yakalanmaması üzerine oynanan garip bir oyun
Hatta
Yakalandığında tüm hayallerin alt üstü olacağı
sarsıntılar geçireceği
gerçekle hayal üzerine oynanan tuluat bu

Vazgeçmelerin bilmem kaçı
Kaçıncı kısır döngü
Oysa
Gerçekle yaşamak varken
Neden gerçek dışında aramak
Yaşamı, aşkı, hüznü, coşkuyu
Gerçekle mutluluk bu denli uzakken birbirine
Hayallere dalmak
Orada kalmak ve yaşamak özlenen hayatı
Nefes almayı
Başarıyı orada yaşamak
Başarısızlığı orada yenmek
Herkesin sahiplendiği sevgiyi gerçekte bırakmak herkese
Ben ve gerçek üstü düşler yalnızlığa da yeter
Kalabalığa da

Vazgeçmelerden vazgeçme zamanı
Artık bırakmalı beyhude debelenmeyi
Dalmalı doğru yanlış hülyalara
Bir başka dünyada yaşamak, yaşamak istediklerini
Hürce…

ben mi özüm… öz mü ben…

e.
2009 yaz

19 Ağustos 2009 Çarşamba

Beni en güzel sen sevdin
Türlü gelgitlerde
Türlü renklerde
Hep sen vardın ilişiğimde
En güzel şeklinle
Tüm güzelliğinle
ve
Sevginin güzeliyle
Çuval giyse yakışır bazılarına
Sen de öyle
Kaşlarını çatsan
Kızıp, alıp başını gitsen
Konuşmasan; günlerce, aylarca
Takınsan da tüm aksiliğini
Yine de güzelsin
Çuvala girse de kalbin
Güzel atıyor yine de
Gün geldi
Kafiyesiz kalbime
Çözümsüz dörtlüklere sığınmış ruhuma
Başlıksız hayatıma
ve
Sayfaları kopuk mutluluğuma
Sen katlandın
Ne bir yalan
Ne de ihanet
Beni en güzel sen sevdin
En güzel şeklinle
Tüm güzelliğinle…

ne güzel…

e.
2009 yaz

18 Ağustos 2009 Salı

Dönüp dönüp seni en baştan sevmek ne hoş
Döne döne tekrar vurulmak
Tutkuyla, kıyasıya bağlanmak
Ne güzel şey…

e.
2008 kış
Sen vardın bir zamanlar
Gülen yüzün
Seven kalbin
Hüzünlü bakışlarınla
Ben vardım bir zamanlar
Gülen yüzüne yangın
Seven kalbine müptela
Hüzünlü bakışlarına vurgun
Sen ve ben vardık bir zamanlar
Yok, yok
Öyle değil
Ben vardım da sen yoktun
Hah! İşte böyle…

e.
2009 yaz

15 Ağustos 2009 Cumartesi

Nasıl ki usulca sokuldum kalbine
ve orada yer edindim
Öylece çıkıyorum
Edindiğim yerin kapısını kapatarak
Usulca
Nasıl ki usulca aldım seni kalbime
ve hiç bırakmamacasına
Çıkması sana kalmış
İster kapıyı kapatarak
İster aralık bırakarak
İster ardına kadar açık bırakarak
Ama bilmelisin ki
Kapatırsan onurlu
Aralık bırakırsan sorumlu
Açık bırakırsan sonlu olursun…

tüm kalbimle…

e.
2009 bahar

13 Ağustos 2009 Perşembe

Hiç açılmamış bir defterin kapağı gibi
kapalı kalacak bu defter de
Sımsıkı
Sayfalarında neler yazıyordu
bilinmeden
Uzunluğuna, kısalığına aldırmadan
Hüznü coşkusuna katılmadan
kapalı kalacak bu defter
Sımsıkı
Yazmak kolay kolay olmasına da
ya sonra…
Kapağını kaldırma ihtimali bile
ne yakıcı, ne yıkıcı…
Oysa orada
Sevda dolu sözcükler
Aşikâr cümleler
Yaşanmış hikâyeler
ve
Hatıralar var
Olsun
Yine de kapalı kalsın
Çünkü
Bazen bazı şeyler
Saçılıp dökülmeden
Karanlık ve kapalıyken
daha ulvidir…

e.
2009 yaz

11 Ağustos 2009 Salı

Seni gördüğümde
eğilip kulağına fısıldamak istiyorum
Sadece senin duyacağın ve bileceğin kadarını
Heyecanını oracıkta yaşadığını göreceğim
Umudunu
ve
Coşkunu da
Yalnızca seninle ben bileceğiz kulağına fısıldananı
Umudun ve coşkun bana akacak o an
Heyecanın yüreğimi kıpırdatıp
ruhumu kışkırtacak
Söylemek isteyip de
bir türlü dilime dolanamayan tüm sözcükleri
oracıkta
Bir çırpıda
Sessiz ve ılık bir sesle sana söylemek
Ne hoş…

Her gün yeni bir doğuş
Her gün yeni bir nefes
Her gün yeni bir sen
Ne güzel…

Ya söyleyemezsem
söylemek isteyip de söyleyemediklerimi
Ya gün doğmayı bırakırsa
Nefes bedeni terk edip
ruh kanatlanırsa aniden
Yepyeni şeyler söylemeye fırsat kalmazsa
Gece gündüz seni düşlerime katamazsam
Gelemezsem yanına
Ne fena…

Hemen
En kısa zamanda
Hatta şimdi
Her neredeysen
Fısıltımı dinle ey can
Sadece senin duyacağın kadar
ve
Bileceğin kadar…

e.
2009 yaz

4 Ağustos 2009 Salı

Gündüz başka
Akşam başka
Gece bambaşka
Bir bulanık
Bir berrak
Bazen de kokusuz
Hepsinde ben
Hepsinde kördüğüm
Bir gündüz
Bir akşam
Bir gece
Karman çormanım
Çözümsüz…

e.
2009 kış

3 Ağustos 2009 Pazartesi

Evet, bugün rakı içemiyorum
Hatta
Bir duble bile
Mezem de yok
Hatta
Yemek bile zor yiyebiliyorum
Cebimde metelik yok
Hatta
Bir lira bile değerli bu aralar
Yarına karşı ümidim zayıf
Hatta
Gece bitiyor yine geceye giriyorum
Dostu arkadaşı unuttum
Hatta
Telefonum hiç çalmıyor
Ben çaldırıyorum kendi kendime
Evet, gidecek yerim de yok bugün
Hatta
Anam bile yok
Öldü.
Bu da geçer ya Hu…

e.
2009 yaz

1 Ağustos 2009 Cumartesi

Cam kırıkları gibi
un ufak olmuşsun
ve
her yanıma saplanıyorsun
Ürkek kalbim
her bir kırığın odağı sanki
Durmadan kanıyor
durmadan yanıyor
ve
durmadan sancıyor
Böyle bir harabiyete alışkın değil bu kalp
Dağılıyor
Bölünüyor
Savruluyor…
Zaman geçiyor
Ömür tükeniyor
Her cam kırığı
bu yolda bana arkadaş
sırdaş derinden verdiği sızıyla beraber
ve
yaşlanıyorum sensizlikle…


e.
2009 yaz