6 Ocak 2010 Çarşamba

Her şey bana bir şey söylememenle başladı...
"Git" demedin o gün
"Kal" ise hiç dile gelmedi
Bir şeyler geveledin ağzında
Sonra da sustun...
Ben, “gidiyorum” desem
Kursağımda tek atımlık ‘sen’ ne olacaktı?
ya da
Sürekli seni özleyen kalp yanım?..
Bu kez de ben sustum
Çünkü "git" diyecektin hemen, orada, anında
Bir kıvılcımdı beklediğin
Gözlerin “hadi” der gibi bakıyordu
“Sen başlat bu vedayı…”
Oysa hazır değildim bu ayrılığa ben
Onca yıl bir sarmaşık gibi içime dolanan
Her mevsim çiçek açan sevdama ne diyebilirdim ki?
Nasıl avutabilirdim?..
Sustum
Daha tenine bile dokunamamışken
Dudaklarımız tutkuyla birleşmemişken
Tüm benliğinle benim olmamışken
Ayrılığa nasıl evet diyebilirdim?..
Sustum
Sen vapura binmek üzereydin
Bir kez daha baktın gözlerime
Son bir defa “hadi” dercesine
Bense ilk kez martılara baktım
Çevirdim gözlerimi gözlerinden
Ve sen o arada gittin, koşar adımlarla
Son düdükle iskele alındı vapurdan
Aramızdaki son bağ da kesildi sanki…
Acaba sen de mi istiyordun susmamı?
Yalandan mıydı “hadi” bakışların?
Aslında
Ayrılık pusuda sinsice gülerken
Veda zillerini takmaya başlarken
Böylesi daha güzel
‘Cevapsız kalmak’
Her şeyi ortada bırakmak
Karmakarışık
Böylesi daha güzel…
Olur da dönersen toplaması daha kolay olur
Zira her şeyin bir yeri var
Kolayca birleşir parçalar…

Her gün içinde ‘senli’ acabaları düşünmekten
Takvim yaprakları tüketmekten
Yoruldum
Hayallerim yaşlandı
Düşlerim yoruldu
Her şey hâlâ ortada
Karmakarışık…

bu hayat hile yapıyor… hep zar tutuyor…

e.
2010 kış

Hiç yorum yok: