29 Ocak 2009 Perşembe

Elma kokulu rüzgâr yine vuruyor,
Vuruyor gönlüme.
Suskun ve yorgunum,
Aşınmış kayalara döndüm.
Islak kumdan yapılan kaleler gibi ruhum,
Bir bozulup bir oluyor.
Sonbahar geldi ya
Gönlümden kopuyor bir şeyler.
Bilemiyorum nelerin koptuğunu.
Sadece, bir kandil gibi sönüyorum her geçen günün ardından.
Karşı kıyının dalga sesleri ses olmaktan çıkıyor,
Dikiliyor karşıma bir anne gibi.
Hesap sorarcasına bakıyor yüzüme,
Solgun, üzgün ve bir o kadar yorgun.
Bitişimi kabullenmeyen bakışlar bunlar.
Bir annenin son çırpınışı öte diyardan.
Rüyanın birindeyim, sessiz.
Uyanasım yok.
Nasıl uyanayım?
Votka esir almış beni.
Üstelik ramazan üstü.
Kaleme varmıyor elim, parmaklarım.
Kalbim bitkin,
Kalbim suskun,
Öylesine durur.
Bir elimde sigaram, diğerinde kalemim,
Ağır ağır sönüyor gönlüm.
Son dalga vuruyor kıyıya,
Son çakılları kopartıp alıyor ruhumdan.
Kendimi atıyorum yıldızların altına.
Nedir, aydınlatmıyor bedenimi, gözlerim alışamıyor karanlığa.
Az ötede yapraklarından vazgeçmiş servi bile küskün,
Hemen yanı başındaki ıhlamur bile kaçırıyor gövdesini benden,
Sığınamıyorum...
Bir dere kenarına varıyorum sabah ezanı üzeri,
Buz gibi suyunu çarpıyorum yüzüme.
Baygın leylak kokusu elma kokusuyla karışmış geliyor.
Rüzgâr çaresiz, ben çaresiz.
Nereye kadar bu yol?
Nereye kadar bu arayış...?

baygınım...

e.
2007 sonbahar

Hiç yorum yok: