16 Ekim 2009 Cuma

Bir prova daha bitti işte.
Sıra geldi eve gitmeye, yoksa eve gitmeyip bir şeyler mi içmeli
Ertesi gün erken kalkılacak, en iyisi evin yolunu tutmalı.
Hiç de gidesim yok eve.
Kim bekliyor ki?
Sahi, ne kadar uzun zaman oldu yolum gözlenmeyeli?
Oysa öyle miydi?..
Böyle olmayacak; en iyisi bir yere gitmeli demlenmeli, yine uyuşma zamanı geldi, vakit kaybetmemeli.
Zira rahat yok bu gece.
Fazla kaçırmamalı, ertesi gün yine prova var.
Kolay değil on, on beş gün sonra oyun çıkacak, gala olacak, sezonun yeni oyunu. Çok iyi hazırlanmalı, bunun için de dinç bir kafa ve beden gerek, sigarayı da azaltmak en iyisi çünkü oyunda hareket had safhada, yorulmamak gerek, göğüs şişmemeli, seyirciler nefes nefese olduğunu görmemeli, diyaframa çok iş düşecek yine, Allah vere de ihanet etmese.
Kaç lira var cepte? Bir bakmalı, evet yeter, bir dublelik metelik var.
Of! Evde dağ gibi bekleyen faturalar da var.
Elektriği, suyu, telefonu…
Bir de geçmiş dönemin başka borçlarını da eklersek nasıl kalkılacak bunların altından.
Oyunculuktan kazanılan da yetmiyor ki doyurmuyor ki karnı birader.
Hani öyle de boktan bir durum var ki, başka iş de yapamaz bizim gibiler, ne bir memuriyet, ne de bir işçilik… Hadi bakalım çık işin içinden çıkabilirsen.
En iyisi eve gitmek, dertlerin içine ne kadar çabuk girilirse o kadar iyi.
Bu sefer de uyuşmayalım.
Hem sonra role daha da vermeli kendini.
Aslında fena bir rol değil hani, kaç yıl oldu saymayalı ilk kez baba bir rol kapıldı değerlendirmek gerek, iyice okunduğunda kişiliğe ters bir rol, tam isabet, zira ters roller en güzelidir daha bir içten oynanır daha bir dikkat verilir.
Bu rol yükseğe çıkaracak beni kesin, tüm yılların acısını çıkartacak.
Belki ödül falan da gelir.
Göz yok ödülde mödülde ama olsa da fena olmaz be!
Yılların içimden kopartıp aldıklarına nazire yaparım o zaman;
Oh! Çatla patla misali.
Galada kimler yokmuş ki, tüm duayenler gelecekmiş.
Ulan, bu yaşa geldim hala titrer dizlerim, durmaz derin nefesim ta ki perde açılıp o insan güruhuna kavuşuncaya değin, sonrası bitti gitti, ben başka biri olup çıkıveririm; tıpkı musluğu açıp işini görüp ve kapatıncaya değin, bu zaman içinde gürül gürül akar, kapanınca yine durulur yalnızlığıma dönerim.
Ben yine ben olurum kimseler bilmeden.

Eve gelmişim bile, anahtarı bulmalı şimdi, hangi cehenneme soktuysam.
Bugün bir değişiklik yapmıştım sahi, arka cebime koymuştum,.
Evet, burada işte
Ya sahnede “trak” geliverirse?
Ya bir buz kalıbı gibi kalırsam unutursam repliğimi, karşımdaki oyuncu da anlamazsa?
Eyvah! Neler olur o zaman?
Kırk yılda bir sefer şans geldi onu da tepersem yuh olsun bana.
Unutmam canım, bu zamana kadar böyle bir şey oldu mu ki?
Oldu elbet ama hiç renk vermedim üstesinden gelebildim, yine öyle olur. Unutmalı bu düşünceleri, sanki yeniyetmeyim…
Hay Allah!
Kaç kere kilitledimdi bu kapıyı?
Aman bendeki de lâf, ardına kadar açık olsa ne yazar?
Ne var ki içeride, hani biri girse, üç beş bir şeyler o atar masaya sonra da hemen gider.
Oh! İnsanın evi gibi yok, yok ama bu sorunlar ne zaman bitecek?
Ne zaman fatura kutusuna bakarken korkmayacağım?
Odun kömür de almalı kış geldi bile, donmayalım soğuktan, hoş zaten bizim gibiler ya donarak ya da açlıktan ölürler, günün birinde evden bir koku yayılır, haber verir konu komşu ve belediye gelir, nihayetinde kokmuş cesedini kimsesizler mezarlığına atıverirler.
İşte, bu kadar basit…
Ne olursa olsun şu oyunda aklım, ezber bitti, bu gece de şöyle bir cila çekerim, eyvallah, al sana oyunun bir karakteri çıktı ortaya.
Aslında masa başında iyi çalıştım, iyi tahlil ettim karakteri.
Sonra iyi ki varsın boy aynam, sen olmasan ben ne yapardım, nasıl görürdüm mimiklerimi jestlerimi.
Bakalım diğer oyuncular nasıl gelecekler yarınki provaya?..
Oo! Saate bak yarın değil bugün olmuş çoktan, bense hâlâ oyunla beraberim, şimdi bir de rüyamda gördüm mü tamamdır…
Pijamaların da hepsi kirlenmiş, nasıl da unuttum yıkamayı.
Ne yapalım çekeceğiz cezamızı yatarım donla olur biter, kim görecek ki.
Bir iki lokma bir şey atıştırayım yatmadan, huyum kurusun çenem hiç durmaz mutlaka bir şeyler yemeliyim yatmak üzereyken.
Dolaba bakmalı.
Hiçbir şey kalmamış, olsun para gelecek nasıl olsa oyundan sonra, o zaman doldururum dolabı ağzına kadar.
Eh, madem bir şey yok yatmalı, yarına Allah kerim der eskiler; tıpkı öyle, yeni gün neler getirip neler götürmez ki?
Saati kurmalı, erken kalkmalı ve dışarıdan bir simit yeter kahvaltı için, sonraya bakarız artık.
Hadi Allah rahatlık vere.
...
Tak tak tak!
—Ses yok Amirim, kapıyı kıralım mı? Çok kötü bir koku geliyor içeriden?
—Kırın bakalım.
—Emredersiniz amirim!..

tak tak tak…umut... orada mısın?..

e.
2009 sonbahar

Hiç yorum yok: