21 Ekim 2009 Çarşamba

Hava güneşe çalmış
Hafif bir rüzgâr esmekte
Etrafta kesif ot kokusu
ve ona eşlik eden toprak ana
Bir köşede kıyı
ve ona eşlik eden taze iyot kokusu
Mavi mi mavi
Kışkırtıcı
Özgürlüğe serserice davet mi davet
Gürültü yok
Hepsi şehrin içine hapsolmuş
Aman orada kalsın
Gün öğleyi öğütmek üzere
Kuşluk vakti muzipçe geliyor…
Alabildiğine büyük bir bahçe
Hatta çiftlik
Çevresi derme çatma tahta korkuluklarla örülü
Bir yanda tavukların “gıdaklamaları”
Diğer yanda ineklerin birbirleriyle dansları
Bunlara bağlı nefis tezek kokuları
Doğayla barışık
Çevre; erik, kiraz ve limon ağaçlarıyla örülü
Az ötede ıhlamur ve iğde…
Çevrede bir koşuşturmaca
Sevimli ve bir o kadar heyecanlı
Ortada uzunca bir masa
Halil İbrahim’in kıskanacağı tarzda
Masanın üzerinde kenarları işli
Yarı beyaz, yarı mavi, kalanı yeşil
Mis masa örtüsü
Onun üzerinde onlarca bardak
Kimi su bardağı, kimi rakı, kimi şarap kadehi
Beyaz tabaklar dizili
Yanlarında çatal, bıçaklar
Belli aralıklarla dizilmiş koca tabaklar içinde salata
Çoban
Bir kenarda ekmek kesen yaşlı kadın
Öte yanda mangala can vermek isteyen yaşlı adam
Duman bulutu yanmanın arefesini müjdeliyor
Yaşlı kadın, yaşlı adam son kez bakıyorlar birbirlerine
Yüzlerinde “tamamdır” ifadesi
Uzaktan gelen “cıvıltı” sesleri
Sonra diğer “cıvıltılar”
Sonra diğer…
Masa doldu, taştı
Tabaklar tıkabasa
Kadehler boş kalmıyor
Mangal tam gün mesaide
Her zaman olmayan buluşmalar bunlar
İş-güç derken…
Hayatın bir nefeslik olduğunun hatırlanması
Yüzlerde açan mutluluk çiçekleri
Geçmişin akla dahi gelmemesi
Geleceğin önemsizleşmesi
Ânı yaşamanın verdiği derin haz
Ailenin tekrar vücut bulması
Kalplerin ısınması
Çorak sevgilerin bereketlenmesi
ve
Yaşlı kadının udu’nu eline alması
Masa etrafındakilerin toparlanması
Kollarını birbirlerinin omuzlarına atması
Canlarının ondan ona geçmesi
Udun tellerinin titremesi
Genizlerde beliren aşina titreşimler
Yaşlı kadının taksimle açması perdeyi
Sonrasında hicazla devam etmesi
Tüm sesler yaşlı kadına eşlik ediyor şimdi
Kadehler çakırkeyfi çoktan çağırmış masaya
Isınan kalplerin hüzün yanı çıkıyor meydane
Hepsi birbirinden merdane
Gülücükler samimiyetin uçlarında
Sonrasında gelen nihavend
Hüznü süpürüyor
Taze ve titrek umudu taşıyor masaya
Gece saatin berduşluğuna aldırmadan ilerliyor
Rüzgâr poyraza vuruyor
Masa bir bir boşalıyor
Herkes büyükçe olan barakaya giriyor
Kâh divan, kâh koltuk, kâh yatak bekliyor orada
Kıvrılıyor herkes
Bir yandan yaşlı adam örtüyor üzerlerini
Diğer yandan yaşlı kadın
Yüzlerinde ulaşılmaz şefkat
Yüreklerinde tarifi mümkün olmayan sevgi
Karşılığı bulunmayan…
Başlarını okşuyorlar her birinin
Uyandırmaktan korkarcasına
Türlü tehlikelerden korurcasına…
Ana olmak
Baba olmak
Evlat olmak
Aile olmak
İnsan özlüyor
Çok özlüyor…

hadi ana… okşa saçlarımı ben uyurken…

e.
2009 özlem dolu sonbahar

Hiç yorum yok: