15 Eylül 2009 Salı

Bahçemdeki mor salkım küskün,
Çilek topraktan çıkmamak için direniyor.
Gül, gonca olma heyecanını yaşayamadı,
Açmadı bu mevsim.

Elimde maşrapa, penceremdeki saksıları suladım.
Begonvil de boynunu bükmüş,
Menekşe yapraklara boğulmuş, çiçeği yok.
Itır, kokusunu saklıyor aylardır.
Tek ümidim fesleğen ise dokunmamı istemiyor sanki
Dermansız.
Maşrapadaki su bile hüzünlü, dökülmek istemiyor toprağa...
Koltuğuma bırakıyorum kendimi bitkince.
Bir yandan aklım çiçeklere takılıyor, diğer yandan sana.
Biraz dalgın, biraz üzgün seni düşlüyorum.
Masanın üzerindeki paket hâlâ yerinde durur.
Son doğum gününde vereceğim armağanın.
Küçücük bir şeydi, sana lâyık olmayan cinsten.
Mesele sevgiyi katmaktı içine, büyük küçük ne önemi olabilirdi ki...
Her ne kadar ambalaj kâğıdı solsa da hâlâ orada durur,
Masanın üzerinde...
Ben o gün bayramlıklarımı giyinmiş, tüm çiçekler de açmış seni bekliyorduk.
Hatta açmakla kalmamışlar kokularını da tüm cömertlikleriyle salıyorlardı etrafa.
Güneş de tam yerindeydi,
Meltem ise rüzgâra fırsat vermeden efil efil esiyordu.
Ama ne var ki
Bir sen eksiktin...
Ve o eksiklik yapıştı kaldı bütün günlere.
Her geçen gün sensizlikle geçti gitti.
Hiçbir güne sığmadın, sığamadın.
Ne geceye, ne sabaha,
Ne yaza, ne kışa,
Ne yağmura, ne kara,
Senelere sığmadın.
Gelmedin...
Hadi benden geçtim.
Çiçeklere de mi acımadın?
Açmayan gül,
Küskün mor salkım,
Kokusuz ıtır,
Dermansız fesleğen,
Hele hele toprağa adeta yapışan ve çıkmak istemeyen çilek.
Hiç mi titretmedi yüreğini?
Sen onları çok severdin oysaki...

Desene
Ben senden vazgeçmişim,
Çiçekler küsmüş ne gam...

çiçekler de canlıdır...

e.
2009 sonbahar

Hiç yorum yok: