26 Eylül 2009 Cumartesi

Bugün bir kadının yanındaydım.
Sıcak, sımsıcaktı.
Ne tuhaf;
Seni hatırlatmamıştı bana.
Başka bakıyor, başka konuşuyor hatta başka gülüyordu.
Kokusu da kendine özeldi. Yakışmıştı.
Bana ilk baktığında içime dokunmuştu sanki.
İçim titredi.
Ege’nin maviden turkuaza dönmüş sularını andıran yeşil gözleri sığınacak bir liman arar gibiydi.
Kendimi o turkuvaza bırakmaya karar verdim ya da bırakmam gerektiğine inanmak istedim.
Onun kalbini duymaya çalıştım.
“Tik tak” değildi seninki gibi, güm güm atıyordu.
Başka bir heyecanla…
Çok özlemiş seven birini; ona sarılmayı, dokunulmayı, canım denmeyi.
Genişçe alnındaki hafif pembeleşme, kulaklarına oradan da dudaklarına doğru yerleşmeye başlamıştı.
Kolları vücudunun iki yanına sarkmış, gelecek sıcak kollar ile sarılmayı bekliyordu.
Daha fazla dayanamadı. Yanıma sokuldu.
Hâlâ ürkekliğini üzerinden atamamıştı, yine de son bir çırpınışla boynuma sarıldı.
Karşılık vermemek için direnmeli miydim? Bilemiyorum.
Hareketsizdim.
İşte o anda,
Dudağıma sıcak bir öpücük geliyor.
İrkiliyorum.
O kadın hemen geri çekiliyor, büyük bir hata yapmışçasına ve bin pişmanlıkla.
Öylesine narin ki, öylesine aç ki sevgiye, öylesine ürkek ki.
Yine de toparlanıyor mahcubiyetle.
İnce ensesinden kavrıyor ve kendime doğru çekiyorum.
Öpüyorum.
Sımsıcacık kalbini yüreğimde hissediyorum.
Sokuluyor göğsüme, kıvrılıyor, kollarını boynuma doluyor, kısık kısık nefes alıp veriyor.
Turkuaz gözlerinden akan yaşlar, geçmişinde koptuğu limanı hatırlayınca kristalleşmeye başlıyor.
Daha sonra vazgeçiyor eski limandan ve yeni limana yanaşmanın verdiği güveni yanına alarak, kocaman bir huzurla kapanıyor o güzel gözler.
Öylece kalakalıyor kucağımda.
Tekrar bir düşünce alıyor tüm ruhumu. Hem de kısacık bir düşünce.
Sen ne zaman böyle bir huzur buldun ki?
Sen ne zaman böyle kadınım oldun ki?
Ne zaman?

senden nefret etmek istiyorum...

e.
2009 sonbahar

Hiç yorum yok: