30 Aralık 2008 Salı

Anladım gelmeyeceksin.
Sigaramla dertleşirken anladım.
Kadehim çabuk terk etti bu gece, kalakaldık sigarayla bir başımıza.
O dumansız, ben sensiz.
Anladım gelmeyeceksin.
...
Sevdalılar;
Uykuya küserlermiş.
Elleri çenelerinde hayallere dalarlar,
Hicaz ve hüzzam makamında şarkılar dinlerlermiş.
Yağmur yağdığında herkesin aksine sokaklarda olmayı,
Kar yağdığında ise pamuk olup pencerelere süs olmak isterlermiş.
Deniz kıyısında yürürler ve iyot kokularıyla sarhoş olurlarmış.
Sokaktaki herkesi sevdasına benzetirlermiş.
Tüm isimler sevdasının ismi oluverirmiş.
Tüm gözler sevdası sevdası bakarmış.
Tüm gülüşler sanki sevdasının dudağından çıkarmış.
İştahlar bir daha açılmayacakmış gibi kapanırmış yalnızken.
Beraberken ise hiç kapanmayacak gibi açılırmış ardına kadar.
Özlemler her daim yanıbaşında dururmuş.
Anlarlarmış sevdalılar o zaman, özlem hiç bitmeyecek bir ömür boyu.
...
Sevdasızlar;
Uykuya doyarlarmış.
Elleri çenelerine uğramaz, başka ellerle mutlu olurmuş.
Ne hicaz, ne hüzzam, şarkı bile dinlemezmiş artık yürekleri.
Yağmurdan kaçarlarmış ıslanmamak için.
Kar yağdığında hiç çıkmazlarmış bir yere, hatta camdan bile bakmazlarmış.
Deniz kıyısında üşürler, iyot kokusuna burun kıvırırlarmış.
Sokakta yanından her geçene mavi boncuk dağıtırlarmış.
Tüm isimler başka başka, artık sözde yüreklerini yeni isimler heyecanlandırırmış.
Seven gözler onlar için önemsizdir, sevda yoktur ki yüreklerinde anlasın bu bakışları.
Gülüşler soğuk, dudakları ise konuşmaya yararmış, değil başkasında sıcak gülüşler aramayı.
İştahlar yerindedir, doymak nedir unutulmuştur.
Ne özlemler vardır delicesine, ne de ona yakışan bir sevda.
Çünkü aşkı anlamazlarmış, oyun zannederlermiş.
Sevdasızlık tüm ruhlarındadır artık...
...
Kelebekler vardır;
Gündüz kelebekleri.
Kanatları rengârenktir, gökkuşağı gibi.
Gündüz yaşayıp, gece uyurlar.
Tek uyku hakları vardır.
Çünkü ertesi gün ölürler.
Bir günlüktür ömürleri.
Bu narin şeyler sadece bir gün yaşıyorlar işte.
An’ ı yaşayan tek canlı.
Vakti bir nefesliktir.
O çiçekten o çiçeğe koşar gün boyu.
Bir gün içindir aşkı.
Bir gün içindir ayrılığı.
Bir gün delice çarpar yüreği.
Bir gün rüzgarı alır kanatları arasına.
Bir gündür güneşle olan dostluğu.
Bir gün içindir arkadaşlıkları.
Bir gündür yiyeceği lokma.
Bir gündür hüznü.
Bir gündür coşkusu.
Onlar iyi bilirler zamanın kıymetini.
İyi bilirler aşkın değerini.
Sevdasına sıkı sıkıya sarılır ve asla bırakmazlar.
En büyük, en coşkulu aşıktır gündüz kelebekleri.
Çünkü bir günlüktür ömürleri.
Bu yüzden;
Severlermiş asırlara bedel.
Hiç bitmemecesine...

Kargalar vardır;
Kara kargalar.
Kanatları kapkara, sesleri berbat kargalar.
Gece gündüz yaşarlar.
Tek düşünceleri kendileridir.
Bencildirler.
İşte bu yüzden;
Yüz elli yıl yaşarlar.
Gamsız kasavetsiz yüz elli yıl!
An onlar için silik, anlamsız, hatta beş para etmez bir ayrıntıdır.
Gün boyu o hiçlikten, o hiçliğe kanat çırpar dururlar.
Aşk bir yana, sevginin ne olduğunu da bilmezler,
Yine de onları bu haliyle sevmek isteyenler olursa, sevenlere sadece “gak!” derler.
Ötesi yoktur.
Sesi kötüdür ancak vakti boldur.
Bu yüzden gözü de kördür yüreği de.
Bir arkadaşı yaralansa, hastalansa ne onu sorarlar ne de yanına gelirler.
En ufak zorlukta hemen kaçarlar, arkalarına bile bakmazlar.
Umursamazlar.
Nasıl olsa yüz elli yıl yaşarlar.
Ne rüzgârı, ne de güneşin ışıklarını, sıcaklığını tanırlar.
Onlar için varsa yoksa kendileridir.
Kendi özgürlükleri.
Bu yüzden, sırf bu yüzden aşkı bilmezler işte.
Birini sevemez, yüz elli yılından bir an’ ı bile vermezler.
Kaypaktırlar.
Aslında korkaktırlar...

Sigaramın sonuna geliyorum.
İyi dertleştik.
Ben ona sevdalıları anlattım, o bana sevdasızları.
Ben ona gündüz kelebeklerinin tarifsiz güzellikteki dünyalarını açtım, o bana kargaların kara dünyasını.
Ne kadar da benziyorlar birbirlerine;
Sevda ile gündüz kelebekleri.
Sevdasızlarla kargalar...

Anladım gelmeyeceksin.
Oysa ne kadar da gündüz kelebeği olmanı isterdim...

hüner yüz elli yılda değil, kelebeğin kanatlarındadır...

e.
2006 karakış

Hiç yorum yok: