24 Aralık 2008 Çarşamba

Gecenin bilmem kaçı.
Gökyüzü karanlık, bulutlu.
Şimşekler çakıyor ardı ardına.
Arkasından gök gürültüsü de cabası.
Yağmurun iriye yakın damlacıkları cama vuruyor acımasızca.
Her vuruşunda çıkarttığı ses kulağa hiç yabancı gelmiyor.
Cama vuran damla, sesin ardından usulca aşağı doğru kayıyor.
Bu da yabancı gelmiyor.
Biri kalbime saplanan hasret, diğeri hasretin yanaktan akıttığı gözyaşları sanki.
Bir yaz yağmurunun ardına gizlenen kalp ağrısı kısaca.
Uyku tutmadı yine.
Dün gece de aynısı olmamış mıydı?
Ya geçen gece...?
Hepsi kuyruk gibi peşi sıra gidiyorlar, her gün.

Sandığı açtım her geceki kalp ağrısıyla beraber.
Kenarına sıkışmışsın her zamanki gibi.
Ertelenmiş şarkılar da öylece yanına kıvrılıvermişler.
Sirtosu, taksimi, peşrevi...
Temenniler daha altlarda.
Gereksiz olduklarından mı nedir, hiç görünmek istemiyorlar sanki.
Hayâller ise sandığın her bir köşesine musallat olmuşlar.
Sanki her bir santiminde unutturmak istemiyorlar seni.
Işıldamanı istiyorlar, bitmek tükenmek bilmeyen arsız edalarıyla.
Ümitleri ara ki bulasın.
Yalancı çoban gibi saklanmışçasına çıkıveriyor sağdan soldan.
‘Hah tamam’ dediğim anda ‘o değilmiş meğer’ deyip bir başka baharın beklentilerine razı oluyorum.
Aşkı-sevdayı arıyorum yürek delişmenliği içerisinde.
Sandığı karman çorman ediyorum, talan ediyorum adeta.
Bir de üstüne didik didik ediyorum.
Nafile...
Yok hiçbir köşe bucağında...Yok...
Kenara sıkışmış olan senin yanında alıyorum soluğu.
Hani olur ya, senin civarındadır diyerek.
Çünkü olsa olsa senin yakınındadır, hatta ta iliklerine kadar işlemiştir.
Senden de bir fayda yok...Yok...

Kör gecelerde hep böyle oluyorsun bu sandık içinde.
Yağmur gibi acımasız ve bir o kadar melânkolik.
Islatıyorsun sorgusuz sualsiz.
Belki korkuyorum şimşekten, gök gürültüsünden.
Sığınacak sıcak bir yürek istiyorum belki de.
İşte o zaman ertelenmiş şarkılardan medet umar gibi oraya bakıyorum.
Adı üstünde “Ertelenmiş”, başka zaman dercesine yüz vermiyor.
Yahu biraz sirto ya da peşrev, bıraktım hicâz’ı, hüzzam’ı.
Ama yok “Ertelenmiş” şarkılar onlar.
Temennilere göz kırpıyorum, kompliman yapıyorum alenen.
Onun da adı üstünde, “Temenni”.
“Çaputlardan oluşmuşum zaten, bir bez de sen bağla” dercesine alayına maruz kalıyorum onun da.
“Temenni” işte...”Temelliye” ramak kalmış...
Her bir köşeye yaltaklık eden hayâllere yanaşıyorum usulca.
Belki soluğunu çekerim birkaç saniyeliğine diyerek.
Adı üstünde “Hayâller”
İzin vermiyor, “Hayır” dercesine.
Soluksuz kalıyorum.
Yalancı çoban, ümide takılıyorum ümitsizce.
Olur ya, bu sefer sefere götürür belki gönlümü diyorum.
Tazeler yarınlarımı, yarınlarımızı.
Adı üstünde “Ümit”
Sadece umut ettirir, getirmez gönlündekileri, sermez önüne.
Son durak aşk-sevda ikilemesi.
Yoruldum yine.
Kalbim hızlı atıyor, sızlıyor,
Dinlenmem gerek.
Durağın kırık iskemlesine çöküp bekliyorum gece sıfır üç aşk-sevda katarını.
Çünkü biliyorum ki buradan geçtiğinde içinde sende olacaksın.
Biliyorum ki bu durakta durup beni alacaksın.
Bekliyorum...

Yazdığım yazı bitmek üzere, saat sıfır üç’ü bayağı geçmiş.
Bugün de gelmeyecek katar seni de peşine katarak.
Her zamanki gibi…

Yağmur dindi,
Camlar kurudu,
Gün ağarmak üzere.
Her geceki vazife icabı sandığı kapatıyorum kenarına sıkışan seninle;
Ertelenmiş şarkılarımla,
Temennilerimle,
Hayâllerimle,
Ümitlerimle,
Ve hiç gelmeyecek olan
Aşkın-sevdanla birlikte...

umudun aksayan ayağında yaşam mücadelesi vermek... onurluca... ne hoş...

e.
2007 yaz

Hiç yorum yok: