31 Aralık 2008 Çarşamba

Bir intihardı benimkisi.
Seninle tekrar buluşmak, gözlerinle yeniden tanışmak.
Kokunu kokuma gömmek.
Ellerini avuçlarıma kilitlemek.
Dudaklarımı dudaklarından saklamak.
Titreyen bedenimi bedeninden ayrı tutmak.
Seni kaybettiğim yerde bulmak.

Gerçekten de bir intihardı benimkisi.
Bugün gelip de karşına geçmek, seninle konuşmak,
Bir hasret giderme değildi bu buluşma.
Hesaplaşmaydı.
Geçen onca güzelliğin uçurumun dibine gelmesiydi.
Aşkın iflası,
Sevginin hatasıydı.
İki hüzün parçacıklarıydık o kırık dökük çay bahçesinde.
Masamızda karbonatı bol çay,
Karşımızda her türlü olumsuzluğa karşın masmavi deniz.
Günün tek güzelliği…
Bu güzellik öylece sessiz kalıyor çay bahçesinin öte yanında haykırışıma inat.

Hakikaten bir intihardı benimkisi.
Hüzün parçacıklarıydık, doğru.
Bu parçalar hiç birleşemez ama kopamazlarmış da birbirlerinden.
Siyahla beyaz, çiçekle böcek, günle gece gibi.
Hepsi de birbirlerinden alırmış renklerini, yaşama gücünü.
Bilmezlermiş ne kadar da yakın olduklarını.
Öyle değil mi ya?
Bitmeye yüz tutmuş sevgiler hep karanlık,
Sonrasında aniden yeşeren başka sevdalar aydınlık değil midir?
Bitmeye yüz tutmuş büyük aşklar çiçek,
Ondan faydalanmaya çalışan kötü böcekler ihanet değil midir?
Bitmeye yüz tutmuş yürekler gün,
Tüm umutları, geri dönüş ihtimâllerini bitiren gece değil midir?
Bunları bile bile hiç ayrılabilmiş mi hüzün parçacıkları?

Gerçekten bir intihardı benimkisi.
Bütün pespaye geçmişi sindirmeden,
Yüreğime atılan aşk kazıklarını çıkartamadan,
Üç kuruşluk insanların önünde sevdamın tedavülden kalktığını unutmadan.
Unutulduğunu, kalbimdeki aşkın da başka sulara karıştığını kabullenmeden.
Geceleri hâlâ dualarımdan atamadan.
Seni hatırlatan her şarkının notasını silemeden geldim karşına.
Neyin buluşması bu allahaşkına...?

Hakikaten bir intihardı benimkisi.
Bir zamanlar dudağına takılan gülümsemeler yok yüzünde.
Gözlerindeki heyecan ve ışıltı da,
Yanına yaklaştığımda vücudundaki titreme de.
Kokumu içine çektiğinde kendinden de geçmiyor,
Başını dik tutuyor, göğsüme ihtiyaç duymuyorsun artık.
Ellerini elime yaklaştırmıyor masanın altında saklıyorsun.
Geçmişten bahsederken pişman da değilsin.
Gelecekle hiç ilgilenmiyorsun bile.
Ömrünü ömrüme adamıyorsun,
Sensizlik içimde bir yara da demiyorsun artık.
Gözün kapıya da bakıyor, bir an evvel gitmek için.
Oturduk oturalı hiç bakmadan konuştun yüzüme.
Bitti mi bari söyleyeceklerin?
İçinde kalmadı ya başka nefret kırıntısı.
Son seferimizi yaptık bu limana.
Haydi o zaman
Kalkalım son defa yanaştığımız bu limandan;
Usulca kalkalım, çarpmayalım sağa sola, yeter bu kadar hasar.
...
Vedalar acıklı ve “ah” doludur.
Ayrılıklar ise kırgınlık ve gözyaşı.
Bu vedayı ben istedim aslında, sen beyaz mendil sallamadan evvel.
Çünkü bilirim ki veda eden güçlüdür, terk edilense çelimsiz.
Hiç olmazsa bugün güçlü olayım dedim karşında.
Dedim ya;
Hakikaten bir intihardı benimkisi...


bazen intihardır yüreği onurlu yapan...

e.
2006 kış

Hiç yorum yok: