3 Aralık 2008 Çarşamba

Dar salonun tek penceresi ardına kadar açık,
Havada yağmur bulutları hazır kıta,
İçeri doluşan karasinekler cirit atıyor.
Aç martıların damlarda yer bulma telaşları,
Sokaktan geçen karpuzcunun bet sesi,
Araya karışan tiz ve iç burkan cankurtaran sireni,
Mahalle çocuklarının futbol aşkı ve akabinde cam kırılma sesi,
Yelloz kadının çocukları kovalaması,
Mahalle delisinin kendini otomobillerin arasına park etmesi…
Dar salonun penceresinden sızan kesif votka kokusu karışıyor kışın ilk günlerindeki yaz havasına.
Araya sıkışan karanfil kokulu sigaranın dumanı etrafı yavaşça boğmaya başlıyor.
Kısık sesli ne idüğü belirsiz bir şarkı yükseliyor bu evden.
Sehpada yüz gram tuzlu leblebi,
İşin lüksü çikolata da votkaya yarenlik etmekte…
Oysa saat daha öğle on dört otuz,
Akşama çok var.
Ya ertesi güne?
Ona da çok var.
Hadi sağlığa…

e.
2008 kış

Hiç yorum yok: