18 Mart 2009 Çarşamba

Bir çift göz arıyorum.
Bayandan, temiz.
Sevdiğinden başkasına bakmayan, sadık.
Hafif buğulu; saf, yalansız, hilesiz.
Rüyalarında bile beni arayan bir çift göz arıyorum.
Bakışlarındaki ruhun yüreğinde de olmasını istiyorum.
Hüznünü, neşesini, coşkusunu sadece benim göreceğim bakışlar istiyorum.
Karanlık gecelerimi ilk önce laciverte sonra maviye daha sonra da güneşe kavuşturan bakışlar istiyorum.
...
Gökyüzü küssün sana, gözlerin rengini elinden aldığın için.
Bulutlar da bozuk çalsın, artık göğe meze olamayacağı için.
Bir deniz kıyısında beraberce yürürken, deniz çekilsin istiyorum fesadından gerisin geriye.
Balıklar sürülerinden ayrılıp yanımıza gelsin, denizin rengi ve büyüsünü senin bakışlarında bulmuşçasına.
Hatta Ege’nin gelini "lüfer" bile yolunu şaşırsın gelsin Marmara’nın suyuna, sırf senin bakışlarına tanık olmak, “gelin” nasıl olunurmuş görmek için.
Deniz anaları gözlerine hürmeten, seni deniz kızı olarak nüfuslarına geçirmek için yarışsınlar.
Yakamozlar gözlerinin rengine bürünsün. Sen sen parlasınlar.
Deniz yıldızı, nazar boncuğu olmak istercesine yüreğinin üzerine gelip yerleşsin.
Koca koca gemiler Boğazın o dar geçidinde hiç kaza yapmasınlar senin bakışlarının kılavuzluğunda.
İnsanlar bakamasın o gözlerine hasetlerinden.
Mesela;
Hamile bir kadın geçsin yanımızdan ve hemen karnına kavuştursun ellerini, bir senin gözlerine baksın bir de karnındaki bebeğini sevsin.
Bir âmâ, karşıdan karşıya geçmek için beklesin yaya geçidinde. Biz yanına geldiğimizde açılsın gözleri bir anda.
Bir sokak ressamı işsiz güçsüz iş beklerken bizi görsün.
Onlarca kâğıt harcasın o bakışlarını resmetmek uğruna.
Başaramasın ve toplasın şövalesini; paletini fırlatıp atsın denize, bıraksın sanatını.
Ve o gözler hiç ağlamasın, sakın. Dayanamam çünkü.
Ha bak! Gülmekten ağlayabilirsin.
...
Seni ilk tanıdığımda, ilk bakışmamızda geldi aklıma bütün bunlar.
Hepsini, evet bu düşüncelerimin hepsini saniyeler içinde düşünmüştüm o gün.
Oysa şimdi saatlerdir yazıyorum, resmetmeye çalışıyorum hafızamda kalan kırıntılar içinde seni.
Sislerle kör ebe oynuyorum, bir parça daha hatırlamak için hatıralara uşak oluyorum bu günlerde.
İlan verdim kendimce.
İnsanlar çift yaratılmıştır derler ya;
İşte bu yüzden, böyle gözler, böyle bakışlar arıyorum kendi kendime, kimselere zarar vermeden.
Zarar da ziyan da bana çünkü.
Zararın da ziyanın da başlangıcı gecelerle arkadaşlık etmek.
Çünkü; yalnızlık, hüzün, yorgunluk ve kırgınlıklar karabasana dönüşüyor gecelerde.
Uykunun masumiyeti bile yanımdan geçmiyor.
Rakının kapağı hiç kapanmıyor, sigara kül tablasına yapışık, pikap ise hep aynı şarkıyı çalıyor iğnesi kırılıncaya değin.
Bir tango...

“Sensiz kaldığım geceler,
hasretin bağrımı deler,
neler çekerim ah neler,
sen benden ayrısın niçin,
kendini sevdirmek için,
yaktın beni için için...”


Sonra gün ağarmaya çalışıyor, duman ve alkolün pespaye kokuları içinde.
Tükenmeye yüz tutmuş umutla uyanıyorum, ilana başvuran olacak mı? diyerek.
Ancak hüsran yığını daha da artıyor yüreğimde her sabah.
Tükenmeye yüz tutan umudumdan bir parça da;
"belki kapım çalınır da ilana sen başvurursun" a ayırıyorum.
Beyhude çırpınış, boş umut olduğunu bile bile ayırıyorum işte.
Hani, kapımı gerçekten çalsan, karşımda dursan pişmanlığının bini bin parasıyla, çaresizliğin kahreden bitkinliğiyle...
İnan bana... Yılların kırgınlık ve yorgunluğuna, tükenmişliğime rağmen, o gözlerine bakmadan yapıştırırdım yumruğumu kapının girişindeki duvara.
O duvar, isyanımın hedef tahtasıydı yıllarca.
Kendimle giriştiğim sensizlik kavgasında kendimi korumalıydım, anlıyor musun?
Çünkü beni çok hırpalamıştı sensizlik.
Çünkü beni benden almıştı.
Çünkü yüreğimi korumak içindi bu isyan.
Çünkü geldiğinde sana verecek korunmuş yüreğim olmalıydı...
Sonra toparlardım kendimi, gözlerine bakardım, hâlâ beni istiyorlar mı diye?
En önemlisi hâlâ bana saklamışlar mı sevdasını diye?
Sen sen bakıyorlarsa eğer;
Hemen sarılır ve hiç bırakmazdım; kokunu iliklerime kadar çeker, öperdim yüzünün her milimetresini.
Bir daha gitme diye, yastığımın altına sırf senin için sakladığım ömrümü verirdim ömrüne.
Bir daha gitme diye...
Beni sensiz bırakma diye.
...
Ezan okunuyor, sabah ezanı.
Yine sabahı ettim, avare umutlarla.
Ne rakım kalmış ne de sigaram, plağın iğnesi yine kırılmış.
Bakalım bugün ilana kim cevap verecek?
Bakalım kim, yan yan değil,
Sen sen bakacak...

bir çift göz arıyorum...beni bana geri verecek...

e.
2006 kış

Hiç yorum yok: