19 Mart 2009 Perşembe

İhtimal ve tesellilere sıkışıp kalmış sevdam.
Hangi yana savrulsa bir hüzün, bir çaresizlik.
Oysa bu sevda bunun için büyümedi gönülde.
Yaralanmak için, uykusuz geceler için beslenmedi geceli gündüzlü.
Çok sevileceği vardı yüreğe fısıldanan cümlelerde.
Sadece bana yazılacaktı aydınlık kaderi bu sevdanın.
Dünyada yaşanan aşkların en yücesini yaşatacaktı.
İki yüreğin bir olup da nasıl her zorluğa kafa tutulacağını ispatlayacaktı.
İki, üç, dört değil,Tek ihtimalliydi bu sevda.
Tesellilere yer yoktu.
Yüreğim herhangi bir omuz aramayacaktı içindeki ayrılık acısını bastırmak için.
Ayrılık sadece şarkıların notalarına saklanmış olacaktı çünkü.
Teselliler ne bir omuza, ne de bir şarkıya bağlı kalacaktı.
Benim tesellim sendin... Tek.
Unutulmaya yüz tutmuş sevdamın gerçek yüzü, sen.
Benim ihtimalim sendin... Tek.
Ancak İhtimallerin birden fazla olduğunu öğreten de sendin.
Yeni bir dünya kurmak üzere olan bir sevda vardı karşında oysa.
İçinde sadece senin varlığının olduğu.
Tüm gözlerin sen sen baktığı.
Tüm yüreklerin sen sen attığı.
Tüm kokuların bebekler gibi sen sen koktuğu.
Her köşe başında ben olduğum bir dünya.
Her döndüğün köşede ben olacaktım.
Çünkü bilirdim ki her köşe dönüşünde yüreğin ben ben atardı.
Bilirdim ki gözlerin ben ben bakardı.
Bilirdim ki o kokun hep, sen sen diye gelirdi bana.
İhtimali tekti bu sevdanın...
Böyle bir sevdaydı karşındaki...
Korkmadan, dikine yaşayan,
Kaçmadan, imkansızlığın üzerine giden,
Yalana dolana girmeden, gerçeklerle gerçeğe koşan.
Elma şekerini almış ve sevinçle yoluna gitmeye çalışan bir sevdaydı benimki.
Elma şekerinin riyasını, korkaklığını daha öğrenmemişti.
Sanmıştı ki o şeker sevdasına karşılık bir imzaydı.
Sonsuza kadar yaşanacak bir aşkın imzası.
Bilemezdi sevdam o elmanın zehirli olabileceğini.
Masal bilmezdi çünkü.
İnanmazdı da zaten.
Ne zaman ki bir ısırık aldı, işte o an anladı hayatın yalanını.
Masalların da bir gün gerçek olabileceğini.
Sevdanın her köşe başında olmadığını.
Her güzelliğin ardına sığınmadığını.
Her tatlı sözlere bağı olmadığını.
Aşkın aslında var olduğunu ancak yalanına saplandığını.
İhtimali tekti bu sevdanın...
Böyle bir sevdaydı karşındaki...
Gerçek saflık derecesinde.
Tüm iğrençlikler dışında, temeli sağlam.
Ömürden kopan bir parçaydı.
Alınan her nefesin aslında sevdasına ait olduğunu bilendi.
Ayrılık kapıyı çaldığında yüreğinin bir köşesinde umudu taşıyandı.
Habersiz geçen karanlık günlere kafa tutma mücadelesini kaybetmeyendi.
Ağladığında gerçek gözyaşı dökendi. Timsahlara bağlı kalmadan.
İhtimali tekti bu sevdanın...
Böyle bir sevdaydı karşındaki...
Deniz kıyılarında yaşıyordu seni.
Kıyıya çekilmiş kayıkların suskun süzülüşlerine inat fırtınaları barındırıyordu yüreğinde.
Sakin denize inat, metrelerce dalgaları barındırıyordu ruhunda.
Öylesine asi, öylesine avareydi.
Gün be gün, an be an tükenişine rağmen kıyıya vuran kesif iyot kokusuna inat baharın kokusunu yakalamaya çalışıyordu.
Her ne kadar ağaçlar yapraklarını dökse de, bu tükenişe inat tüm ağaçların yapraklarını yeşile boyuyor ve yerine asıyordu hayalinde.
Rüzgârın göğsüne göğsüne vurmasına inat, tüm hastalıkları bedenine davet ediyordu.
Öyle ya; çaresizliğe inat, seni senle yaşamaya devam etmek istiyordu.
İhtimali tekti bu sevdanın...
Böyle bir sevdaydı karşındaki...
Yer neresi olursa olsun, kim kiminle olursa olsun, günlerden hangi gün olursa olsun, mevsimlerden hangi mevsim olursa olsun, sağlık ne kadar biterse bitsin, aşklar ne kadar yalan olursa olsun.
Hep dimdik duracak olan bir sevda.
Umudunu koltuk altına almış ancak hiç bırakmayacak bir sevda.
Her beklenenin geleceği bir gün olduğunu unutmayan bir sevda.
Ancak bu sürgün günlerinde,
Tek ihtimalli olmayıp tesellilere sığınmış olsa da,
Şimdilik ya da sonsuza kadar;
Unutmanın da bir gerçek olduğunu bilen bir sevda karşındaki.
Onurlu...
Yalansız...
Ve
Ömürcesine...

amorti ihtimali bile olmayan bir aşkın tesellisi ne olabilir ki...?

e.
2006 sonbahar

Hiç yorum yok: