21 Kasım 2008 Cuma

Bir oyun oynadık.
Oynandı ve bitti...
Ne bir şeyler aldık ne de istedik.
Ne bir kırgınlık var gönlümüzde ne de pişmanlık.
Değil mi ki aşk başlarken terk edilmeyi göze almak.
Ağlamaya, sızlanmaya hakkımız var mı?
Peki ya şikâyete?
Olsun ki kalbimizin kırılmayan tek bir parçası kalmadı.
Olsun ki gözlerimiz yaşlarla yıkandı.
Olsun ki yokluğu gördük her bir adımımızda.
Olsun ki seslerimiz sessizleşti kulaklarımızda.
Bir oyundu.
Oynadık ve bitti...
Zaman tükendi.
Zaman tüketti.
Ömürden ömür koptu.
Törpülendi yaşanası günler.
Sensiz geçen günler ne acı.
Zamana yenilmek ne kötü.
Oysa zamana beraber kafa tutmak,
Onunla alay etmek,
Hayatın kanununu yeniden yazmak varken,
Zamanın tüketişine boyun eğdik.
Bir oyuna daldık gitti.
Baştan okumadık hikâyeyi.
Öylesine, hemen başladık, fütursuzca.
Bu olsa olsa fırtınaya kafa tutmak gibi bir şeydi.
Asiliğe asilikle cevap vermekti.
Dünyayı umursamaz bir alayla hafife almaktı.
Konulmuş kuralları aşmak istedik biz,
Kırmak istedik gerçekliğin prangalarını.
Bu yalan hayatı aşmak istedik seninle ben.
Gidişlere dur demek istedik.
Özlemlere set çekmek,
Sevdalara sevda katmak istedik.
Olmamış güzelliklerin hayâlini kurduk.
Nefesimizi nefeslerimize kilitlemek istedik,
Gözlerimizi gözlerimize mıhlamak,
Tenlerimizi tenlerimize sunmak istedik.
Korkmadık bu hayâlleri kurarken.
Hiçbir şey de söylemedik.
Sadece birbirimizi almak istedik,
Başkalarından kaçırmak istedik birbirimizi.
Ellerimizi ellerimize kenetledik,
Kaçtık.
Bazen koştuk delicesine, düştük.
Tekrar kalktık.
Bu oyunu devam ettirmek için çırpındık.
Sarıldık,
Kimselerin bir daha sarılamayacağı gibi sardık birbirimizi.
Hani biri bulsa bizi çözemesin diye, öylesine sımsıkı sardık.
Ağladık başbaşa vererek.
Sildik yanaklarımızdan süzülen yaşları.
Güldük katılırcasına.
Yüreğimiz temizlendi, kirden pastan.

Yol ayrımına gelmiştik, farkında olmadan.
Birdenbire.
Oyunun kuralını değiştiremedik.
Zamanın tükenişine,
Zamanın tüketimine yenildik.
Işığımız sönmüştü aniden.
Kuşların ötüşmeleri susmuştu.
Güneş batmış, karanlığın zifiri basmıştı her yanı.
Eller kopmuştu birbirinden.
Savrulduk hoyratça.
Parçalara ayrıldık, bir daha bir araya gelmemecesine...

Bir oyun oynadık.
Oynandı ve bitti.
Değil mi ki aşk başlarken terk edilmeyi göze almak.
Ağlamaya, sızlanmaya hakkımız var mı?
Peki ya şikâyete...?

kimseye etmem şikâyet...

e.
2007 yaz

Hiç yorum yok: