28 Kasım 2008 Cuma

Gün gelir bir meyhane masasında tek başına kalırsın.
Masanın bir tarafında sen diğer tarafında gölgen.
Gölgeni adam niyetine koyarsın birkaç saatliğine.
Anlatacaklarını o dinleyebilir sadece.
Alışkındır nasıl olsa sana.
Güçlüdür, soğuktur, duygusuzdur ve en önemlisi dilsizdir gölgen.
Sen konuştukça o susar, sen ağladıkça kılını kıpırdatmaz, mendil uzatmaz.
Teselli etmek uğruna kalkıp omzuna atmaz elini.
Ben kalkıyorum da demez, sen yıkılmadıkça terk etmez masayı.
Kelimeler delirmişçesine çıkar artık dilinden.
Dizginlemek gelmez içinden.
Nasıl olsa gölgenlesin.
Kadehin birçok kez doldur boşaltlara maruz kalır.
Uyuşmuşsundur tüm iliklerine kadar.
Efendiliğini yaptığın bedenin firar etmiştir senden.
Kalbin ise tüm utangaçlığını terk etmiş, kelimelerin delirmişliğine bir o kadar çılgınlıkla karşılık vermektedir artık.
İçkinin esareti altında olmak gerçek seni çıkarıverir ortaya.
Artık ondan, “şu” ve “bu” diye söz etmeye başlarsın.
Sevmeye kıyamadığın, aldığı her nefesi hayatınla eşdeğer o kadın "şu" "bu" olmuştur.
Herhangi biridir artık o kadın...

Üstüne titrediğin aşkın, kalbinin utangaçlığını terk etmesiyle “aşk meşk yoktur” olmuştur.
Kıskançlığın diz boyu olduğu günler yerini “göz görmeyince gönül katlanır” a bırakmıştır.
Bir erkek elinin “onun” belinde olduğunu düşünmemek için içersin her fırsatta.
Bir erkek dilinin “ona” aşk sözcüklerini fısıldayabileceği ihtimalîni bile düşünmemek için kadehini daha fazla içkiye boğarsın.
Hasretinin tüm ömrünü heba ettiğini bile bile kendini sürgüne gönderirsin çekinmeden.
Sürgün derinlik, vurgun ise derinliğin kaderidir, bilirsin.
Vurguna bırakırsın kendini.
Vurgun umudundur, tatlıdır çünkü. Bunu da bilirsin.
Oysa vurgun yiyen ne zaman iflâh olmuştur ki?
Hangi zalim geri dönmüştür?
Geri dönüp ne zaman seni derinlerden çıkartmış ve göğsüne sarmıştır ki?
Ne zaman?
Herhangi biridir artık o kadın...

Aşkını tek başına bırakandır, avare edendir.
Dost meclislerinde seni tek başına koyup utandıran,
Yalanlarıyla seni dipsiz kuyuya atandır.
Sokakta yürüyen herhangi bir kadındır artık o.
Herhangi bir kadının gözüdür, gözleri.
Herhangi bir kadının kaşıdır kaşları, kirpikleri, elmacık kemikleri.
Herhangi bir kadının saçlarıdır lüle saçları.
Üzerine giydiği mavi palto da herhangi bir kadınındır.
Tüm 36 numara ayaklar da herhangi bir kadının ayakları,
Parmağına taktığı yüzük de herhangi bir kadının yüzüğüdür.
Yüzündeki gülücükler bile herhangi bir kadının yüzündeki gülücüklerdir.
Ne âlemde olduğunu merak etmezsin artık o kadının.
Sağlığını hiç düşünmez,
Yediği lokmaları da saymazsın hayalînde.
Geceleri duan da değildir.
Ne bir filmin repliği, ne de bir şarkının makamıdır.
Yaşadığından bihabersindir.
Kısacası;
Herhangi biridir artık o kadın...

O gün geldi ve ben meyhanede tek başınayım bu gece.
Gerçekten de masanın bir tarafında ben öte tarafında gölgem var.
Gerçekten de gölgem beni dinliyor büyük bir dikkatle.
Ne teselli etmek için kalkıyor yerinden, ne de mendil uzatıyor gözümün yaşına.
Sadece dinliyor.
Uyuşuyorum.
Kelimelerim deli,
Bedenim firarda,
İçkim ise bir doluyor bir boşalıyor kadehime.
Ben, gerçek ben oluyorum artık.
O ise “şu” “bu” oluyor bir anda.
Yani
Herhangi biridir artık o kadın...

vallahi içkiden değil... herhangi biridir artık o kadın...

e.
2007 bahar

1 yorum:

VoyagerMonkeys dedi ki...

Gölgemizle başbaşa kalmayacağımız dolu dolu yaşanmışlıklara... Elne yüreğine sağlık... Çok güzel...
Alçay