16 Şubat 2009 Pazartesi

Adımlarım sayılı.
Birkaç adım ötesi gerçek:
Yokluk…
Dönüşü yoktur ayrılıkların.
Ne el, ne de mendil sallanır.
Senden de aynını bekliyorum.
Mendilini ne veda için ne de gözyaşını silmek için kullanma bu gün.
Bırak güzel koksun çantanın içinde.
Mesela, fesleğen fesleğen.
Çünkü vedaların kokusu olmaz.
Renksiz ve kokusuzdur ayrılıklar,
Hissisizdir…
Veda sözcüklerini de yasaklıyorum.
Çünkü veda anında cümleler hoyrat olur.
Suratına ardı ardına inen tokat gibi,
Hırpalar…
Gözlerime de bakma bu ayrılık gününde.
Olur ya, içime akıttığım göz yaşlarımı hissedersin belki.
Başka başka baktığını görürsün belki de.
Çünkü veda anında gözler gerçek dost sözlerine benzer;
Acı ama gerçek gibi,
Yaralar…
Anılardan da bahsetmek yok.
Bu saatten sonra aşk anıların koynuna sığınmıştır.
Sıra yıllayacağı yüreğe gelmiştir artık.
Çünkü yıllar boyu yürek taşıyacaktır bu ağır yükü.
Değme hamala taş çıkartır gibi,
Onurlu…
Elin elime de değmemeli.
Bunca zaman yeterince ısıttım ellerini,
Öpüp kokladım.
Ancak yüzük parmaktan çıkmışsa bir kere,
Sevgi de vedaya hazırlanmıştır artık.
Çünkü o yüzük sonsuzluğa atılan imzadır.
Alına yazılan kader gibi,
Ömürcesine…
Sarılayım da deme sakın.
İnsan bir kere sarılır,
Bir kere tenine giyer sevda tenini.
Ve o ten kokusunu son nefese kadar taşır.
Çünkü bir bütün olmuştur artık o vücutla.
Ruh ve beden gibi,
Tek vücut…
Hatta elinden gelirse nefes bile alma.
Her bir soluğun beni soluğum,
Hastalığın benim hastalığım,
Her derdin de benim derdimdir.
Çünkü aldığın her nefesin çetelesini ben tutuyorum yıllardır,
Bir tanrı gibi…
Ve asla yeniden deme.
Ayrılıkların başı da birdir sonu da.
Bir kere dile gelir vedalar.
Bir kere koparsın hayallerinden,
Bir kere umudunu satarsın şeytana,
Bir kere tıkanır, bir kere teslim edersin ruhunu.
Anlayacağın;
Ölüm de bir ayrılık da.

İnsan bir kere ölür deniz kokulum,
Sadece bir kere...

geriye atılan adım olur mu hiç?..

e.
2007 yaz

Hiç yorum yok: