14 Şubat 2009 Cumartesi

Gerçek aşkı tek başına yüklenmek...
Öyle garip bir duygu ki;
Birincisi, sırtında okkalı bir yumurta küfesi var.
İkincisi ise gönlüne çöreklenmiş tarifsiz vebal.
Küfeyi düşürsen kırılır tüm yumurtalar, bir daha yek parça olmamacasına dağılır etrafa.
Vebali takmasan olmaz,
Çünkü tüm gönlün vardır o ağır taşın altında.
Her ikisinde de aşkın vardır aslında,
Tek başına yürütmeye çalıştığın aşkın…
Her türlü rüzgârdan koruduğun,
Her gözyaşından korktuğun,
Her gülümsemeden kıskandığın
Ve
Kendinden bile sakındığın aşkın…
Dile gelse yüreğindeki aşk, konuşsa şakır şakır,
İnandıramazsın.
Vücuda gelse, sarsa tüm özlemiyle,
Yine inandıramazsın.
Senindir bir kere o aşk.
Senin ismin,
Senin cismin,
Senin kalbin olmuştur.
Bu olsa olsa mutluluğun resmini çizmeye benzer.
İçindedir tüm heybetiyle,
Bağırsan da, ağlasan da, zırlasan da,
Anlatamazsın.
“Çeken bilir” gibi naftalin edebiyatına da gerek yok.
Zira o kadar yalan aşk var ki; dağda, kırda, bayırda...
“Gerçek aşkı tanıyan anlar” demek daha mı doğru ne?

Gerçek aşkı tek başına yüklenmek,
Kütahya işi bir vazoyu ıslak elle tutmak gibi bir şey.
Eğer gönülden bağlıysan o vazoya, tutmasını bilirsin,
Hatta ıslak elle tutulmayacağını da…
Her ikisinde de aşkın vardır aslında,
Korumaya çalıştığın ve sahiplendiğin aşkın…
Her türlü sevgisizliğe,
Her türlü ihanete
Ve
Her türlü riyaya karşı koruyup sahiplendiğin aşkın…
Satır satır dizsen dizeleri,
Hepsi birer şaheser olsa da…
Bestecileri kaldırsan yattıkları yerlerinden, etsen binbir rica bir iki nota karalayıversinler diye,
Kalksalar ve büyüleseler notalarıyla…
Tanrıdan mağfiret dilesen, birkaç yıldız borç istesen gökten,
Eyvallah dese ve gönderse de karşılıksız…
Neyse odur; kıpırdamaz o katı yürek,
İnandıramazsın.
Bağırsan da, ağlasan da, zırlasan da,
Anlatamazsın…

Bülbülün çilesi güle yanmakmış,
Neden?
Aşktan…
Gül bile anlamıyorsa bülbülü,
Neden bu beyhude çırpınış?
Neden bu aşka âşık olmak?...

deli işi gerçek aşkı tek başına yüklenmek…

e.
2008 yaz

Hiç yorum yok: