11 Şubat 2009 Çarşamba

Ben bir deniz feneriyim...
Denizcilerin yol boyunca tutundukları en sadık dostu,
Denizlerin ise ruhuyum.
Bir adanın en ucundayım, batı burnunda.
Güneş benim tam karşımdan batar,
Gün ise tam arkamdan “merhaba” der her sabah.
Arka taraf dediğim yer de önümdür aslında.
Çünkü benim her yanım birdir.
İçim dışım aynıdır; önüm, arkam, sağım, solum.
Kimselere riyam olmaz,
Ruhum bu benim.
Etrafı kollamak, çevreye zarar gelmesini önlemek görevim.
Ara sıra yanarım, etrafım ışıl ışıl olur.
Bir saniye kadar yansam bile tüm dünyayı aydınlatırmışım gibime gelir.
Çok mutlu olurum, çünkü herkes bana bakar olur o vakit.
Ben de onlara gülümserim ışığımla.
Kimseler farkına varmaz elbet, onlar sadece varlığımı fark edip yollarına devam ederler.
Eh, doğrusu da bu. Durup da ne yapacaklar.
“Vay fenere bak” mı? diyecekler.
Benimki kendimi avutmak için sığındığım bir fantezi işte.
Sıkılıyorum çok kereler, kendi kendime kalıyorum çünkü.
Ama yaz geldiğinde bambaşka olurum.
O zaman yıldızlar başka, ay başka, güneş başka, doğanın kokusu baş döndürücü, yağmurun kokusu hatta yağışı bile başka olur.
Etrafımdaki otlar, çiçekler uykularından uyandıklarında ilk benle merhabalaşırlar,
Bende onlarla tabi.
Bizim oraların poyrazı boldur.
Biz ona efe deriz.
Tepesi attığında öyle bir eser ki;
Her şeyi önüne kattığı gibi götürür sorgusuz sualsiz,
Asidir.
Nedir, yaz geldiğinde o bile sakinleşir, durulur.
Kendince doğaya gönderdiği bir saygı olsa gerek.
Tam önümdeki ruhum, yani deniz ise yazlık mavi elbisesini çeker üstüne.
Üstelik bunu fütursuzca yapar, tam gözümün önünde.
Her ne kadar bakmayayım desem de görürüm.
O kadar güzel olur ki o mavi elbisesiyle.
Öylesine salınır ki...
Sonra, eteğindeki köpükleri öylesine bırakır ki etrafına, herkes hayran hayran onu seyreder.
Böyle alımlıdır.
Bu mevsim hiç yalnız kalmam.
Çünkü batı burnundaki yerimden, doğanın muhteşemliğe sığınmış cömertliği tüm ihtişamlığıyla gözler önüne serildiği açıkça görülür.
Sevgililer gelir mesela,
Kumru misali koklaşmalarının kokusu ta bana kadar gelir.
Hele birbirlerine söyledikleri aşk nağmeleri.
Her ne kadar dilim olmasa da bedenim var. Oraya kazırlar aşklarını.
Hissederim tüm iliklerime kadar.
Hiç canımı acıtmaz bu yazılar.
Aşk var çünkü o harflerde,
Kalbini dökecek bir yer aramış ve beni bulmuş.
Yazsın tabi.
“Fatih seni seviyorum... Ayşem deniz gözlüm... Neredesin zalim kadın... Fener bana sevgilimi getir...”
Kimisi yalnız gelir, dayar sırtını bedenime.
Konuşur, kâh benimle kâh denizle.
Bana anlatınca tüm aşkını, dinlerim can kulağıyla.
Gerçi elimden bir şey gelmez ancak rahatladığını görür mutlu olurum.
Bazense öpüşmelere şahit olurum; heyecan dolu, sevgi dolu, buram buram aşk kokan.
Onları kollarım varmış da sararmışım gibi düşünürüm.
Tüm tehlikelere, tüm sevgisizliklere karşı.
İşte o zaman geceki heyecanıma dönerim, hani bir saniyelik etrafı aydınlatma heyecanım.
Bambaşka aydınlatırım etrafı.
Bazı zamanlar balıkçılar dururlar yanı başımda.
Sabahın ilk saatlerinde atarlar ağlarını ekmek için.
Gözlerinde gram uyku yok.
Sadece denizin onlara sunacağı nimetlere kilitlenmişler.
Rasgele...
Bizim oralarda güneş öyle farklı batar ki...
Kıyamazsın bakmaya.
Herkes elinde kamera, fotoğraf makineleriyle bu anı yakalama yarışına girer.
Ellerde şarap kadehleri ‘şerefe’ diyerek selamlarlar gün batımını ve ardına eklenen geceyi.
Kimileri kendini müziğin ritmine kaptırmış dans eder çılgınca,
Kimileri ise detone de olsa rüyadaymışçasına şarkılar söyler.
Ben o zaman yaşadığımı fark ederim.
“Ben de olsam aynını yapardım hani” diye düşünürüm.
Mutlu olurum, hem de çok...
Havanın mavisi yerini laciverte terk etmiştir.
Bizim 'efe' yavaştan kendini hissettirmeye başlamış; kadehlerin boşalmasıyla beraber danslar bitmiş, şarkılar susmuştur.
Üzerlere hırkalar giyilmeye başlanmıştır artık.
Gitme vakti gelmiştir...
Yıldızlar göründüğünde yalnızlık tekrar başlar sabaha kadar.
Doğa sanki bir uykuya dalar insanlıkla beraber.
Bense uyumam, uyuyamam.
Beklerim.
Diyorum ya;
Kollarım varmış da sararmışım gibi kucaklarım her yeri, herkesi.
Korurcasına...

Hangi fenerim diye sormayın ne olur.
Her fener bendir aslında,
Ben de her fener.
Yalnız,
Hüzünlü,
Dost,
Aşık ve sevgi dolu.
Ben hep buradayım.
Yolunuz düşerse bizim oralara,
Beklerim...

başkadır bizim oralar...
e.
2005

Hiç yorum yok: